1. Amerika’da Kanaviçe işlemeleri yaparak hobisini hayata geçiren kimliğinizin yanı sıra sizi anne olarak da tanımak isteriz. Bir yandan yeni tasarımlar üreterek bir diğer yandan annelik vasfınızı nasıl dengede tutabiliyorsunuz?
Seramik mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra Afyon ilinde yirmi dört saat üretim yapan bir fabrikada üretim mühendisi olarak görev yaptım. Çalışma saatlerinin ve çalışma şartlarının yorucu olması nedeni ile İstanbul’a ailemin yanına geri döndüm. Uzun yıllar Türkiye’nin önde gelen bankalarından birinde Pazarlama Yetkilisi olarak işe başladım. Operasyon, pazarlama ve nakit yönetim gibi birimlerde çalışmaya devam ettim. Üç yıl önce Amerika’ya taşındığımda küçük oğlum 1,5 yaşında diğer oğlum 5 yaşında idi. Yeni ülkemize adaptasyon sürecinde çocuklarımla ilgilenecek, kısa zamanda çalışma hayatına başlayamayacağımın farkındaydım. Bu nedenle “Ne yapabilirim?” sorusunun karşılığı olarak hobilerimden kazanç sağlayıp, zamanımı iyi değerlendirip, bu adaptasyon sürecinin sancılarını en az şekilde hissetmeye çalıştım. Öncelikle keçe kumaştan mini figürler çalışıp hediyelik eşyalar ürettim. Hastane yeni doğan odası süsledim. Akabinde elde kanaviçe ve nakış teknikleriyle duvar süsü, kolye ve el işi takılar tasarladım.
Çocuklarım küçük ve meraklı olduğundan, geceleri onları uyuttuktan sonra tasarılarımı yaptım. Renk renk ipler, iğneler malzemeler dikkatlerini çekiyordu. Bir süre sonra onlarda alıştı ve gündüzleride onların yanında çalışmaya başladım. 6-7 yaşına gelen büyük oğlum benimle birlikte çarpı işi yapmaya başladı. Çocukların gelişimine yaptığım işin katkı sağladığını farkettim. İnce motor sinirleri çalışıyor, düşüncesini kumaşa aktarma, gördüğünü uygulama beceriside artıyordu. Çocuklarımla vakit geçirmeyi , onlarla geri dönüşüm malzemelerinden, ambalaj artıklarından ürünler tasarlamayı, boyama ve ev dekor etmeyi seviyorum.
2. Çağın sürati, değişkenliği, kültürel geçişlilikte genel ve hızlı bir süreç yaşıyoruz. Yeniliğe adapte olmakta zorlanan ya da bu duruma hazırlıklı olmayan ebeveynlerin uyum sağlayabilmesi nasıl mümkün olabilir?
Teknolojik ürünlerin, iletişim materyallerinin ve internetin sosyal hesapların gelişmesi, maddi anlamda ulaşılabilir olması nedeni ile ülkeler arası etkileşim, kültürel değişim çok hız kazandı. Özellikle benim gibi ülke değiştiren ebeveynler; kendi adet gelenek göreneklerini, inançlarını, milli duygularını çocuklara aktarmalı, milli ve dini bayramlarını özel günlerini, o günlere özel kitaplar okuyarak, resimler çizerek, ev dekorasyonu ve yiyecekler yaparak kutlamalı. Çocuklar kendi kimliklerini ailelerini ve dünyadaki yerlerini iyi bilmeli. Bunun yanısıra farklı kültür ve inanışlara karşı açık hoşgörülü olmalı, yaşadıkları ülkenin , komşularının özel günlerini kutlamalı , çocuklarına anlatmalı. Bu özel günler bizim milli ve dini inanışlarımızla örtüşmese bile, çocuklarımıza bu günleri ve bizim bakış açımızı anlatmada fırsat görmeliyiz. Çocuklarımız okullarda, oyun salonlarında, kütüphanelerde , farklı ülkelerden arkadaşları ile aynı çatı altında uyumla , saygıyla yaşamasını bilmeli. Örneğin yaşadığımız ülkedeki bütün önemli günleri kutlamaya bugünlerin önemini anlamaya çalışıyoruz. Eşim işyerinde birlikte çalıştığı arkadaşları ile böylece konuşma ve kendini Türk ve müslüman kültürünü anlatma fırsatı ediniyor. Onların özel günlerine saygı göstererek bizim özel günlerimizde de onların saygısını kazanma fırsatı ediniyoruz. Güleryüz, selamlaşma, ifadede keskin olmamak ile naif arkadaş olunası bir imaj verdiğimizi, yaptığımız hal ve hareketlerin bütün Türk ve müslüman topluluğuna ithaf edileceğini, önemli olanın iyi insan olması gerektiğini bilmeliyiz.
3. Hayatın merkezine sadece kendi benliğini konumlandıran, başarı ve birşeylere sahip olma düşüncesiyle yaşamlarını sürdüren, ferdiyetin daha çok baskın olduğu, birlikteliğin ve istişarenin pek görülmediği modern aile yapılarına sizce ne iyi gelecek?
Aslında hepimizde eskiye dair bir özlem var. Her jenerasyon kendinden önceki jenerasyondan hasretle özlemle bahsediyor. Toplumun temel yapıtaşı olan aileye önem vermeli, aile fertlerinin arasındaki sevgi saygı bağlarının oluşmasına, büyükanne, dede, kayınvalide ve amca teyze dayıdan oluşan yakın akrabalarımızla iletişime gayret göstermeliyiz. Yurtdışında yaşayan aileler olarakta çocuklarımızın yaşıtlarıyla vakit geçirebildiği , ebeveyn olarakta eşli olarak hoş muhabbet edebileceğimiz arkadaş edinmeliyiz. Bu arkadaşlığın dostluğun oluşabilmesi için akşam çayları, beş çayları gibi toplantılar yaparak dostluk bağlarımızı geliştirmeli, birbirimize zaman ayırmalıyız. Birbirimizin yaşadığı ev eşya kullandığı materyallerden ziyade, görüşlerimize ne kadar saygı gösterdiğine, bize ne kadar zaman ayırdığına bakmalı, görüş ve bilgi paylaşımı yaparak birbirimizin hayatına değer katmalıyız.
4. Son yıllarda boşanma oranında çok hızlı bir yükseliş var. Sağlıklı bir evlilik hayatı sürdürebilmek ve özellikle evlilikte denge hususunda hangi mefhumları göz önünde bulundurmalıyız?
Sağlıklı bir evlilik hayatı sürdürmek için önce evleneceğimiz kişinin karakterini, olaylara davranış biçimlerini , farklı insanlarla ilişkilerini ve ailesini iyi tanımalıyız. Maddi ve manevi beklentilerimizi, yaşamak istediğimiz standartları ve eğitim koşullarımızı iyi bilmeli , şartlar kötüye ya da iyiye gittiğinde eşlerin bundan ne kadar ve nasıl etkileneceğini tahmin etmeliyiz. Karakter olarak, eğitim ve dünya görüşü olarak biribirimizi tamamladığımız, saygı duyduğumuz eşimizle zor zamanlarda rahatça konuşmalı, birbirimize destek olmalı, karşılaşacağımız güzel günler olduğu gibi zor günlerinde olacağı, bu birlikteliğin çeşitli imtihanlardan geçeceğini bilmeliyiz. Birbirimizle evlenme kararı aldığımızdaki o sevgi ve heyecanı ilgi alaka durumumuzu taze tutmalıyız. Eşler birbirlerine her konuda destek olmalı, rahatça konuşup isteklerini, düşüncelerini anlatabilmeli. Kendimizden çokta ödün vermeden eşimizin beklentisi doğrultusunda esnememizde, iyi yönde değişme taleplerine karşı kayıtsız kalmamalıyız.
5. Extra var olan yükümlülüklerinizle beraber bu içsel motivasyonunuzu nasıl harekete geçirebiliyor ve başarılı tasarımlara imza atabiliyorsunuz?
Ben çalışmalarımda özgün olmayı seviyorum. Her renk ve desen her kumaş üzerinde, malzeme üzerinde farklı sonuçlar veriyor. Özel tasarım yaptıracak olan müşterilerimi iyi tanıyıp beklentilerini, giyim tarzlarını analiz etmeye çalışıyorum. Özgün tasarımlarımda da doğadan ilham alıyorum. Çiçek ve yaprak desenleri işlemek özellikle hoşuma gidiyor. Simetri seven birisi olarak genelde simetrisi düzgün ürünler yapmaya çalışıyorum. Kalite kontrol ve üretim departmanında çalışmış birisi olarak yaptığım işin işlemesinden, yerleştirmesine, etiketinden paketlenmesine kadar bütün aşamalara özen gösteriyorum.
6. Hayatta başarmak istediğiniz noktalarda sizi harekete geçiren özellikle kendi enerji kaynaklarınızı bulmaya yönelik yaptığınız çalışmalar nelerdir?
Kendimi tanımaya çalışıyorum. Nelerden hoşlanırım, neler yapabilirim, dayanma noktamı, çalışma kapasitemi kabiliyetlerimi keşfetmeye çalışıyorum. Kendimi keşfetmenin başarmak istediklerimi belirlemede ve başarıya ulaşmada en çok katkıyı sağlayacağını düşünüyorum.
7. Aile ve iş hayatında sağlıklı ilişkiler kurarak içsel motivasyonunu artıran kadını gelişim ve dönüşüm yolculuğunda neler bekliyor olabilir?
Dünyada yaşamımın sınırlı olduğunu biliyorum. Bu sınırlı süreçte katma değer üretmek, aileme ve topluma maddi ve manevi katkıda bulunmak, farklı kültürler tanımak ve yeni yerler görmek istiyorum. Bu isteklerimin yerine gelmesi için harekete geçmem gerektiğini, çok çaba sarfetmem gerektiğini biliyorum. Benim enerji kaynağım sınırlı ömrümde yaşamak istediklerimi yerine getirebilmek, aileme ve topluma katkıda bulunabilmek.
8. Sinem Mercan Hanım bize bir gününü nasıl yaşadığını anlatabilir mi?
Sabahları eşim ve çocuklarımla beraber kahvaltı yaparak güne başlıyorum. Eşim ve büyük oğlumu uğurladıktan sonra Yusuf’umla birlikte oyun oynuyor, geliştirici aktiviteler yapıyorum. Öğleye doğru onuda okula bırakınca kendime ayıracağım iki saat vaktim oluyor. Kimi zaman yerli ve yabancı kitaplar okuyarak, kimi zaman ev alışverişi ya da el işlerimi yaparak, kimi zamanda bir arkadaşımla kahve içip sohbet ediyorum. Bazı günler kütüphanelere gidip gönüllü hizmet edebileceğim ya da yabancı dilimi geliştirecek görüşmeler yapabileceğim kurumlara kişilere ulaşmaya çalışıyorum. Çocuklarımı okuldan aldıktan sonra onların beslenmelerine, ödevlerine yardım ediyor, akşam yemeği için hazırlığa başlıyorum. Hergün mutlaka eşimle birlikte çocuklarla oyun oynuyor onlarla vakit geçirmeye çalışıyoruz. Akşam 8:00’de çocukların yatma vakti geliyor, en geç dokuzda eşimle başbaşa kalıyoruz. Bazen sohbet edip, o gün yaşadıklarımızdan yeni öğrendiğimiz haberlerden bahsedip bilgi alışverişi yapıyoruz.
9. Yurtdışına çıkmış, yeni hayatına adapte olmaya çalışan ebeveynlere bu yollardan geçmiş biri olarak tavsiyeleriniz neler olurdu?
Yurtdışına çıkıp yeni bir hayata adapte olmaya çalışırken kendimize güvenmeli, sabırlı olmalı ve bulunduğumuz ülkenin koşullarını, bize sağladığı imkanları olanakları iyi araştırmalıyız. İnsanların yaşam tarzlarını, kültürlerini öğrenmeliyiz. Bulunduğumuz ülkeye aidiyet hissetmek için önce dilini, tarihini, kültürünü öğrenmek gerekiyor. Böylece aramızdaki ortak kültürü ve farklılıkları anlayıp onları tanıma ve kendimizi tanıtma fırsatı yakalarız. İnsan tanımadığına karşı önyargılı ve ürkek olur. Güleryüz ve iyi niyetimizi sadece dil ile değil , hal dili gülümseme ve yardımseverliğimiz ilede gösterebiliriz. İlk geldiğimiz zamanlarda özellikle kendi ülkemizden bazı arkadaşlarımız negatif portreler çiziyor, hayallerimizi isteklerimizi ulaşılmaz görüyor, bir balon misali aşağı çekiyordu. Herkesi dinleyip tecrübelerinden istifade etmekte fayda var, arkadaşlarımıza tavsiyem negatif düşünceler yayan insanlardan uzak durmaları. Gerekli kararlılığı ve çalışkanlığı gösterdiğimizde Rabbimin nasip etmesi ile türkü imkanlar hiç ummadığımız yerden ayağımıza seriliveriyor. İş bulma, yerleşme gibi zorlu süreçler kişinin kendini tanıması, yaşadığı ülkenin imkanlarını iyi araştırıp kararlılıkla sebat etmesi ile elbet çözülecektir. Çocuklarımızı da bu süreçte elimizden geldiğince kendi ülkelerinden ortak dili konuşan çocuklarla ve yabancı çocuklarla bir araya getirmeli onları hoşgörü içinde büyütmeliyiz. Onların okulda ve kendi ortamlarında mutlu olup olmadıklarını takip etmeli, yaşadığımız ülkenin kutlamalarından görgüsünden geri bırakmadan kendi milli ve dini eğitimimizide vermeliyiz. Milli ve dini ahlaki değerleri oturmuş bir çocuk, sorgulama çağı geldiğinde farklı kültürlere saygı gösterip özenme davranışını aşarak ailesine bağlı mutlu olarak yetişiyor. Yeni ülkeye alışma sürecinde bütün ebeveynlere kolaylıklar diliyorum. Sevgi ve selamlarımla.