1. Youtube da çocuk yemek tarifleri hazırlamanın yanı sıra sizi 13 yaşında bir kız çocuk annesi olarakta tanımak isteriz. Bir yandan bu denli üretebilen bir girişimciliğiniz ve diğer yandan annelik vasfınızı nasıl dengede tutabiliyorsunuz?

Ben Ayşe Durul Aslan. 1980 İstanbul doğumluyum. Altı yıl medya sektöründe çalıştım. İşime eş zamanlı olarak eşimle reklam fotoğrafçılığı yaptık. Doğumdan sonra evden pastacılık yapmaya başladım. İstiridye ve İncisi Youtube kanalının sahibesiyim. 10 Amazon Yüksek Doz Yaşam kitabı yazarlarından biriyim. Aynı zamanda bir dergide yemek yazarlığı yapıyorum.

Ayşe Durul Aslan

Ayşe Durul Aslan

Annelik sürekli kendimizi beslememiz gereken bir alan. Her ne kadar içgüdüsel olsa da , hamile kalmadan önce annelikle ilgili belirli becerileri kazanmak gerektiğini düşünüyorum. Bu insanın kendini yeterli hissetmesini de sağlıyor. Her kadın annesi gibi annelik yapıyor, ben de bu konuda pek çok şeyi annemden öğrendim. Öncelikle aciliyetleri belirliyorum. Çalıştığım dönemlerde önceliği çocuğuma ve aileme verdiğimde  kendimi güvende hissediyorum. Belirli bir düzen dahilinde kızımın ihtiyaçlarına göre şekillenmek işimi kolaylaştırıyor. Yaptıklarım ‘ben istediğim için mi?’ bunu sorguluyorum. Üzerimde baskı hissetmekten hoşlanmıyorum.  İstişareyi seviyorum ama ‘elalem’ putuna da kulaklarımı tıkıyorum.  Anne olarak çocuğun gelişim alanlarına vakıf olmanın olası güçlükleri de engellediğini düşünüyorum. Çocuğum için en iyi annenin ben olduğunun bilincindeyim.

2. Çağın sürati, değişkenliği, kültürel geçişlilikte genel ve hızlı bir süreç yaşıyoruz. Yeniliğe adapte olmakta zorlanan ya da bu duruma hazırlıklı olmayan ebeveynlerin uyum sağlayabilmesi nasıl mümkün olabilir?

Bu bir döngü aslında. Yenilikleri reddederek bir yere varamayacağımız çok açık. Görsel medya bugün sadece iletişim tarzımızı ve ilişkilerimizi değil, dünyayı algılama biçimimizi de değiştirdi. İlgi alanımıza giren şeylerden başlayarak yenilikleri takip edebilir, farklılığa dahil olabiliriz. Aidiyetin ve bağın kopmadığı ilişkilerde ortak karar vermek veya bazı kuralları uygulamaya geçirmek daha kolay olabiliyor. O yüzden ilişkilerimde her daim iletişim halinde oluyorum. Bir de yenilikleri kültürel değerlerimiz dahilinde içimize almak önemli. Değerlerimize uymadığı durumlarda da alternatifini bularak devam etmenin yararlı olacağını düşünüyorum. Sınırlarını bilen bir çocuk aşırıya gitmiyor. Aile içinde olumsuz bir durumla karşılaştığımızda kızımın ya ders çıkarmasını sağlıyoruz ya da kontrol görevini ona vererek fırsat eğitimine eviriyoruz. Çünkü belirli bir yaştan sonra yanlıştan yola çıkarak da doğruyu anlatabiliyorsunuz çocuklara. Hz.Ali’nin bir sözü var ya ‘Çocuklarınızı bulunduğunuz çağa göre değil, onların yaşayacakları çağa göre yetiştirin.’ diye. Bir yerden bağlantıyı kurmak gerek diye düşünüyorum.

3. Hayatın merkezine sadece kendi benliğini konumlandıran, başarı ve birşeylere sahip olma düşüncesiyle yaşamlarını sürdüren, ferdiyetin daha çok baskın olduğu, birlikteliğin ve istişarenin pek görülmediği modern aile yapılarına sizce ne iyi gelecek?

Tabii ki itidal, denge iyi gelecek. Evlenirken her türlü harcamanın aşırıya kaçtığı, kadınların evlenirken paralı, erkeklerin de çalışan eş seçmeye gayret gösterdiği, ailenin içinin tamamiyle boşaltıldığı bir toplum olduk çıktık. Bu konuda Peygamberî bir anlayışla hareket etmek, onun sünnetine sarılmak ve onu örnek almak denge açısından yapılabilecek en iyi yol diye düşünüyorum. Biz bilinci de yine orta noktada buluşturuyor çiftleri. Kişi kendi bencilliğinden, egosundan arınınca, kimin haklı olduğu değil, ne yapılacağı konuşulunca meselelere de çözüm odaklı yaklaşılmış olunur.

Her birimizin nasıl bir aileden geldiğimiz  kuracağımız yuvanın da belirleyicisi aslında. Tamamen ebeveynlerimizden aldıklarımızla inşa ediyoruz. Evde mutlu olmayan elde mutlu olmazmış. İnsan kendi ailesinde mutlu değilse, kuracağı ailede de huzuru yakalayamıyor. O yüzden bizler iyi birer ortam oluşturmalıyız ki, bizden sonra ki nesiller de öyle yetişsin. Yaşayarak öğretmeliyiz, çocuklar duyduklarını değil gördüklerini yapıyorlar.

4. Son yıllarda boşanma oranında çok hızlı bir yükseliş var. Sağlıklı bir evlilik hayatı sürdürebilmek ve özellikle evlilikte denge hususunda hangi önemli konuları göz önünde bulundurmalıyız?

Evlilik çağına gelmiş her gencin evlilik okuluna, her anne babanın da ebeveynlik okuluna gitmesinin elzem olduğunu düşünüyorum. Evlilikten beklentim nedir? bunu sormalılar kendilerine. Günümüzdeki gibi maddi beklentiler ön planda olunca sonuç tabii ki hüsran oluyor. Artık eskisi gibi yolculukta ve alışverişte kendini belli edecek insan yok. ‘İyi günde kötü günde’ deyip atılan imzalar defterlerde kalıyor. Sokrates’ın bir sözü var ya; ‘Eşiniz iyiyse mutlu, kötüyse filozof olursunuz. O yüzden önce kendini tanımalı, sevmeli.  Artıları, eksileriyle kendini kabullenmeli. Ayeti kerimedeki gibi, birbirlerine ‘gözaydınlığı’ olacaklarını düşünerek adım atmalılar evliliğe.

Merhamet, sadakat, samimiyet, şeffalık olmazsa olmazı bir ilişkinin bana göre. Çağımızda bunların  olmamasının getirdiği problemlerle mücadele veriyor evlilikler. İletişim eksikliği de cabası. Çiftler birbirlerine vakit ayırmadıkları sürece sorunlar birikiyor ve bir yerden patlak veriyor. Kendini ifade etme becerisi insan olmanın da bir gereği aslında.

Birbirini değiştirmeden, olduğu gibi kabul eden insan az. Eşinin sevgi dilini öğrenmek, bunun için emek vermek gerek. Bazen de ‘seni seviyorum’ demez de gider mutfağa kek çırpar kadın 🙂

Eşler  yıllar geçtikçe kendi yansımalarını bulduğu noktalarda birbirlerini şifalandırabileceklerini ve birbirlerinin cennetine vesile olacaklarını unutmamalılar.

5. Hayatta başarmak istediğiniz noktalarda sizi harekete geçiren özellikle kendi enerji kaynaklarınızı bulmaya yönelik yaptığınız çalışmalar nelerdir?

Bazen hayal kurarım, bazen de insanlara nasıl faydalı olabilirim diye düşünürüm. Bir de istemek gerekiyor. İnsan isteyince her şeyi yapıyor. Kızım doğduktan sonra, evden çalışabileceğim bir iş arayışındayken pastacılık yapmaya başladım. Sevdiğiniz bir işi yapıyorsanız çalışıyor sayılmazsınız, benim için de pastacılık öyleydi. Ardından aldığım hastalık teşhisiyle işe ara verdim ve tedavi görmeye başladım. Bu sırada içinde olmaktan mutluluk duyduğum bir proje teklifi aldım. Basında ve sosyal medyada da  ses getiren, 10 meme kanseri tedavisi gören kadının hastalık hikayelerinin paylaşıldığı  10 Amazon Yüksek Doz Yaşam  kitabında yer aldım. Kitabımızın geliri ve hikayelerimiz kanser hastalarına umut oldu. Ropörtajlar, TV programları ve söyleşiler vesilesiyle okurlarla buluşup hastalar için düzenlenen moral etkinliklerinde yer aldık. Kitabımız 2016 yılında Edremit Belediyesi tarafından ‘yılın en anlamlı kitabı’ seçildi. Bu açıdan bir fayda sağlamak benim için çok kıymetliydi.

Tedavilerden sonra işe geri dönemedim, ama çok şükür eskisini aratmayacak bir oluşumla üretmeye devam etmek nasip oldu. Eşimin de desteğiyle, sağlıklı beslenme yolculuğuma eşlik eden yemek tariflerini paylaştığım, İstiridye ve İncisi Youtube kanalına videolar çekmeye başladım. Çocuklar için ev yapımı tarifler paylaştığım bu kanal ile, paketli gıdalardan uzak, abur cubura alternatif sunduğum içeriklerle annelere destek olmaya çalışıyorum. İster çalışsın ister çalışmasın, kadına en iyi gelen şeyin ‘ üretmek’ olduğunu düşünüyorum. Er geç hak edeceği değeri bulacaktır.

6. Aile ve iş hayatında sağlıklı ilişkiler kurarak içsel motivasyonunu artıran kadını gelişim ve dönüşüm yolculuğunda neler bekliyor olabilir?

Başarı, gelişim ve huzur bekliyor. Bu ortamda yetişmiş çocuklar, toplumsal refah, pek çok güzel şey bekliyor. Kadın huzurlu olursa çocuklar huzurlu olur, aile huzurlu olur, toplum huzurlu olur. Hepsi zincirleme aslında. Böyle aileler de topluma daha faydalı oluyorlar.

7. Ayşe Durul Hanım bize bir gününü nasıl yaşadığını anlatabilir mi?

Güne sabah ezanıyla başlıyorum. Kahvaltı hazırlama, kızımı okula gönderme ve okumalarımı yapıyorum. Genelde işlerimi haftalık planlıyorum. Pişirilecek yemek, evin düzeni, varsa hastane işleri, çekim takvimi hepsini kafamda belirliyorum. İyi hissettiğim her fırsatta yeni tarifler denerken buluyorum kendimi. Videolarımı mevsim sebze-meyveleri  veya bayram vs gibi özel günlere göre hazırlamayı tercih ediyorum. Eşim evden çalıştığı için çokça yardımlaşıyoruz. Çekilecek video ve fotoğraflar, bunların editlenmesi ve firmalarla yapılacak işbirlikleri hep ortak çalışma alanlarımız. Yazılarımı genelde sabahın erken saatlerinde veya akşam geç saatlerde yazıyorum. Gün içinde sık sık dinlenme molaları veriyorum. Haftada bir kez hasta veya yakınlarına vakit ayırıyorum. Onların dertlerini dinlemek, yardımcı olmaya çalışmak kendimi iyi hissettiriyor. Katılmam gereken bir eğitim, hastane işleri veya arkadaşlarımla yaptığım bir plan yoksa çoğunlukla evde oluyorum.

Kitap okumayı çok seviyorum. İki kitap okuma grubum var. Birinin koordinatörlüğünü yapıyorum. Oldukça aktif bir grup, pek çok etkinliğimiz oluyor. Kızımın okuldan dönmesiyle yemek hazırlıkları, dersler vs başlıyor. Bu yıl LGS’ye hazırlandığı için yoğun bir ders çalışma temposu var. Birlikte vakit geçirirken onun isteği doğrultusunda şekilleniyoruz. Uzun sohbetler ediyoruz. Gece insanı sayılırım, belirli bir saatten sonra tekrar üretmek, yazmak döngüsüne giriyorum. Yatmadan önce de muhakkak yarın yapılacaklar listesi belirleyip öyle uyuyorum.

İlgi ve teveccühünüz için teşekkür ederim.