1. Diksiyon eğitmeni kimliğinizin yanı sıra sizi 2 oğlan annesi olarak da tanımak isteriz. Bir kadın olarak çalışmayı bir diğer yandan annelik vasfınızı nasıl dengede tutabiliyorsunuz?
Günü dolu dolu geçirmeyi seven biriyim. Annelik kısmı da açık söylemem gerekirse iki çocuk olunca biraz zorlayıcı oldu. İşlerimi de bir yandan yürütme gayem olduğu için yarım gün desteğe gelen bir akrabamız var. Kendine zaman ayırmayı da seven biriyim ama bu “önce ben” anlamına gelmiyor. Çalışmayı çok seviyorum. Ama bunu belli ve uzun bir zaman dilimine sıkıştırmayı / yerleştirmeyi sevmiyorum. Şimdiye dek radyo ve TV sunuculuğu, metin yazarlığı, özel sunuculuk, kurumlarda diksiyon ve etkili iletişim öğretmenliği yaptım. Ancak çocuklarımın yetişme sürecinde yanları olmak istediğimden evde neler yapabilirim diye düşündüm. Zaten 2008 yılından beri evden yürüttüğüm seslendirme işim vardı, onu hiç bırakmadım, ona devam ettim. Bildiğimi unutmayayım, insanlara fayda sağlayayım düşüncesi ile de sosyal medyada “online diksiyon” adında sayfa açtım. Ne kadar hakkını verebiliyorum, bilemiyorum ama elimden geldiğince zaman ayırmaya gayret ediyorum.
2. Çağın sürati, değişkenliği, kültürel geçişlilikte genel ve hızlı bir süreç yaşıyoruz. Yeniliğe adapte olmakta zorlanan ya da bu duruma hazırlıklı olmayan ebeveynlerin uyum sağlayabilmesi nasıl mümkün olabilir?
Hayata kapıları kapatmamak gerektiğini düşünüyorum. Çağ değişiyor olabilir ama çağ değişiyor diye evham yapıp köşeye çekilmek de fazla rahat olmak da iyi değil. Bir ucundan tutmak diyoruz ya işte hayatta da bu lazım. Yaşama değer katacak, katkı sağlayacak bir şeyler bulmalı. Elimizden ne geliyor; anlatmak mı, yaşamak mı, yazmak mı, örmek mi, dikmek mi, yoğurmak mı, temizlemek mi, büyütmek mi işte elimizden gelen her neyse onunla yaşamdaki yerimizi almalı varlığımızın hakkını vermeliyiz. Zamandan ve zamanın getirilerinden şikayet etmek yerine kendimizi zamana uyarlamak aynı zamanda özümüzü kaybetmemek şart. Sana gelen sende hayat bulsun diyorlar ya biraz da öyle. Bundan 30-40 yıl önceye baksak o çağda yaşayanlar da dünya değişiyor diye şikayet eder, bizse o çağı arıyoruz. İkisi de olmaz. Eskiye özlem yerine bugünü güzelleştirmek bizim elimizde. Sürekli haberleri ve kadın programlarını izler, başkalarının yaşamını ve hatasını gözümüze hatta gönlümüze sokmalarına izin verirsek yaşamımızı karartırız. Gün güzel, güneş güzel, yağmur güzel, hayat güzel… Güzellikleri görmek ve biraz da gayret gerekiyor.
3. Hayatın merkezine sadece kendi benliğini konumlandıran, başarı ve bir şeylere sahip olma düşüncesiyle yaşamlarını sürdüren, ferdiyetin daha çok baskın olduğu, birlikteliğin ve birlikte karar almanın pek görülmediği modern aile yapılarına sizce ne iyi gelecek?
Ben tasavvufun iyileştirici olduğunu düşünüyorum. Biraz Kemal Sayar, İbrahim Tenekeci, Feridüddin Attar iyi gelecek bence. Nereye gidiyorum diye sormak gerek arada. Bir eser vardı dinlediğim; “içimizde yolculuklar nereye” diyordu. Çok derinden etkilemişti beni. Sahiden yolculuk nereye? Birlikte yapmanın / başarmanın tadı varken en iyi olma arzusu insanı boğar. Zirvedeki yalnızlık iç sıkıntısından başka bir şey getirmiyor. Oysa o zirveye zorlananın elinden tutup çıkmayı başarsak mutlu olacağız. Testlerle, sınavlarla çocuklarının başarısını yarıştıran anneler belki de hayata tamamen kendini kapatan insanlar yetiştiriyor. Okul başarısını dikkate alan ve bunun için çocuklarını yarıştıran aileler çocuklarından akşam olunca aldığı notları, kimi geçtiğini, neler başardığını duymak istiyor. Bir köpek için su bırakmak, karşıya geçene yardım etmek, komşunun poşetlerini taşımaya yardımcı olmak, selam vermek artık umursanmaz gibi görünse de inanın 100 alan değil eline bir gün kurabiye alıp sınıf sınıf dağıtan çocuk konuşulacak. Şekerleme paketleri hazırlayıp arkadaşlarına sürpriz yapan, kendine küçük gelen temiz kıyafetlerini toplayıp ihtiyaç sahiplerine bırakan, oyuncaklarını oyuncağı olmayan çocuklara gönderen, kermes olunca çalışan orada satılması için bileklik yapan çocuk konuşulacak. 100 alınca hayata değer katmıyorsunuz, kendinize de. Ben zayıf not da aldım takdir ve onur belgeleri de topladım. Çoğu belgemi de kalabalık yapıyor diye kendim attım. Okul döneminde aldığım belgeleri birilerine gösterme ihtiyacı duymuyorum. Karnemi de öyle. Hayatta iniş çıkışlar olur, iyi olamadığım zamanlar da çok olmuştur ama iyi biri olmak için çabalıyorum. En başarılı, en yüksekte, en gözde olmak için değil. Asla değil.
4. Son yıllarda boşanma oranında çok hızlı bir yükseliş var. Sağlıklı bir evlilik hayatı sürdürebilmek ve özellikle evlilikte denge hususunda hangi mefhumları göz önünde bulundurmalıyız?
İnsan, saygı ve sevgi görmek istiyor. Bir yaşamı birleştirdiğimizde her şey güzel olsun istiyoruz. Biz bile yeri geliyor kendimizle geçinemiyoruz. Sürekli anlayışlı olmayı bekliyor, anlamaya çabalamıyoruz. Biz de kavga ediyoruz, tartışıyoruz. Sonra durup düşündüğümde şöyle demeseydim, böyle yapmasaydım diye çok söylüyorum kendime. Hatta sakinleşince eşimle konuşuyor, yaptıklarım için özür diliyor onun da hatası varsa anlaması için bekliyorum. Ben özür dilemeye çekinmiyorum. Hatta o da hatan olunca kabul edip düzeltmeye çalışıyorsun, bu huyunu seviyorum diyor. O belki dillendirmiyor ama yavaş yavaş da olsa çabaladığını fark ediyorum. İki taraf da sert olursa kırılır. Bu daima alttan alın demek değil. Ben de öyle biri değilim zaten. Ama kabul edin. Ben de hatalıyım diyebilmek önemlidir. Bu bizi törpüler. Eşim bana seni seviyorum demez pek. Ben derim. Ama sofraya oturduğumuzda ekmeğin tazesini önüme koyar. Bilirim, bu seni seviyorum demektir. Çocuklar için mama yapmaya kalkar, bu sen uyu, sana kıyamıyorum demektir. Kalbinizi ve ruhunuzu duymak için açın. Kulağın duyması şart değil.
5. Hayatta başarmak istediğiniz noktalarda sizi harekete geçiren özellikle kendi enerji kaynaklarınızı bulmaya yönelik yaptığınız çalışmalar nelerdir?
Faydalı olmayı seviyorum. Bir de daha çok insana ulaşmak. Bildiğim bir şey varsa öğretme konusunda gayret ediyorum. Bu da sınırlı sayıda insana ulaşsın istemiyorum. Birçok şehirden hatta ülkeden öğrencilerim oluyor. Sen yapamazsın dediler, çocukluğumdan beri hatalı konuşuyorum, kendimi ifade edemiyorum diyen öyle çok ki. Üstelik akademik konuda başarısı olan insanlar. Hekim, hakim, öğretmen, akademisyen… Hatasını anlasa çözümünü duysa ilerleyecek. Genelde tanı konur ama yol gösterilmez. Hem tanıyı koymak hem de genel değil tamamen karşındakine özel ilerleme yolunu bulmak ve onların da gösterdiği çaba ile değişimi görmeye bayılıyorum. Bunu yaşamayı ve belki de yaşatmayı çok seviyorum. Mutlu edince mutlu olanlardanım biraz. İnsanların yaşamına dokunmayı daha çok insana ulaşmayı bu sebeple istiyorum. Yapabilirsiniz, kendinize inanın. Biraz gayretle.
6. Aile ve iş hayatında sağlıklı ilişkiler kurarak içsel motivasyonunu artıran kadını gelişim ve dönüşüm yolculuğunda neler bekliyor olabilir?
Mutluluk ve huzur bekliyordur. “Evet, işte bu!” deyip kahveden bir yudum almak paha biçilemez. Çözüm odaklı bir insan olduğumu düşünüyorum. Sorun var diye bağırmak yerine nasıl çözebilirim diye yolunu arıyorum. Elimden geliyorsa hallederim elimden gelmiyorsa halledecek birini bulurum. Dertleri ötelemek fayda sağlamıyor, yığın yapıyor sadece. Çeşme bozuksa tamir edeceksin, su damlamayacak. Yapamıyorsan yapabileni bulacaksın. Sorun çözmek bana bulmaca çözmek gibi geliyor. Aile ve akrabalar arasında da böyle bilinirim. Bir yer aranacaksa, tamir olacaksa, bir şey gönderilecekse, alınacaksa, yapılacaksa hallederim. Bu konuda “Seher yapar” diye bilinmek güzel. Hayatın zorluklarını seviye atladığımız oyun gibi görürsek belki de daha eğlenceli olur. Sorun varsa çözüm de vardır. Sorunu buldunuz, şimdi çözümü de bulun. Çözdükçe daha da seveceksiniz. Eğer mesleğim haricinde bir iş yapsaydım herhalde ayak işlerini halleden biri olmak isterdim. Kargoya ürün götür, terziye tamire malzeme, fatura öde, bankaya git, müşteri hizmetleri ile görüş, bir ürünü değiştir. Seviyorum bunları.
7. Diksiyon Eğitmeni Seher Yıldız Hanım bize bir gününü nasıl yaşadığını anlatabilir mi?
Günü pek planlamam. Gün ne getirirse kendimi ona biraz bırakırım. Kalkar kalkmaz evi toparlayan biriyimdir. Dağınıklığı pek sevmem. Oğlum kreşe başladı, onu okula bırakır döndüğümde maillerimi kontrol ederim. Seslendirme gelmişse halleder kahvaltı hazırlamaya başlarım. Küçük oğlum için çizgi film açmayacaksam asla televizyon açmam. Televizyonu yalnızca akşamları –her akşam değil- bir iki saat izlerim. Akrabalarla sıkça bir araya geliriz. Bolca misafir ağırlarım. Kendime zaman ayırmak istiyorsam bazen sahile gider kahve eşliğinde kitap okurum. Çocuklarla zaman geçiririm. Öğrencim varsa bir yandan ders anlatır diğer yandan yemek hazırlar yahut ütü yaparım. Halletmem gereken işler genelde olur, dışarıda onları hallederim. Boş durmayı pek sevmem. Boş kalınca hemen sosyal medya sayfam için içerik düşünürüm, kaynakları tararım. Böyle işte. Sevgiler.