1. Amerika’da aşçılık kimliğinizin yanı sıra sizi 2 çocuk annesi bir ebeveyn olarak da tanımak isteriz. Bir yandan birçok yükümlülükleriniz ile birlikte annelik vasfınızı nasıl dengede tutabiliyorsunuz?
Asıl mesleğim aşçılık değil aslında bankacıydım. Türkiye’de 15 yıl bankacılık yaptım Greencard’la buraya geldikten sonra Türkiye’deki yoğun temponun ardından burada sıkıntıdan kendimi mutfağa verdim. Daha sonra arkadaşlarımın ve yakın çevremin de tavsiyeleri üzerine evden sipariş usulü önce doğumgünü pastaları sonra da Türk yemekleri yapmaya başladım. Küçük oğlum da okula başlayınca artık kendim için birşeyler yapma zamanım geldi diyerek hem biraz dilimi geliştirmek hem de daha da sosyal olabilmek için Church’ün Esl kurslarına başladım bu arada da farklı alternatifler aramaya başladım ve sonra Pharmacy Technician kursuna başladım. Ve kurs bitimiyle birlikte şu sıralar evde Pharmacy Technician sınavına hazırlanıyorum.
Aynı zamanda kitap okumayı, kişisel gelişim, farkındalıklarımızı nasıl arttırabiliriz, sağlıklı beslenme ve aroma terapi konularına ilgi duyuyor ve bu konularda okuyup araştırıp kendimi daha da geliştirmeye çalışıyorum.
Eşim Muhasebeci 43 yaşındayım ve 2 erkek çocuk anne annesiyim.
İlk oğlumda Türkiye’de yoğun bir iş temposunda olduğum için ilk annelik tecrübem biraz zorlanarak geçti. Buraya geldikten sonra 2. oğlumun da olmasıyla birlikte annelik serüvenim daha da güzel bir yol almaya başladı. Çocuklarım için daha çok vakit ayırarak birçok gelişim kitabı okumamın da katkılarıyla aslında içgüdüsel olarak hareket ederek önceliği çocukların istek, ihtiyaç ve gereksinimleri ile bizimkileri de bir dengeye sokarak devam etmeye çalışıyorum. Vakit nakittir diyerek genelde boş durmayı sevmediğimden hep bir meşguliyet halinde olunca daha bir verimli, istekli, aktif olduğumu hissettiğim için genelde daha az uyuyarak dengeyi kurmaya çalışıyorum.
Oğullarımdan biri 14 diğeri 5 yaşında, biri ergenliğe adım atarken farklı zevkleri ve istekleri, uğraşları varken diğerinin ise daha farklı. Bazen ikisinin ortak noktasını bulup birlikte birşeyler yapıyor bazen de ikisine ayrı ayrı zaman ayırıp anne – oğul ilişkimizi daha özel kılmaya çalışıyorum.
Genelde hoşgörülü, açık görüşlü, insan ayırt etmeyen sevecen yapıda bir insanımdır. Eşimle birlikte çocuklarla olan ilişkilerimizde de hoşgörülü, sevgi ve sıcak temasla onlara yaklaşmayı tercih ederiz. Çok aşırı katı kurallarımız yoktur ama her ailenin kendi dinamiği, düzeni ve çerçevesi olduğu gibi bizim ailede de bir düzen mevcuttur. Birçok konuda söyleyerek dikte ederek değil de göstererek örnek teşkil edecek davranışlarda bulunarak hareket etmeye çalışıyoruz.
2. Çağın sürati, değişkenliği, kültürel geçişlilikte genel ve hızlı bir süreç yaşıyoruz. Yeniliğe adapte olmakta zorlanan ya da bu duruma hazırlıklı olmayan ebeveynlerin uyum sağlayabilmesi nasıl mümkün olabilir?
Bizim zamanımızda ….. şöyleydi, biz ….. böyle yapardık demek yerine onların zamanına ayak uydurarak çocukların yapmaktan zevk aldıkları bizim de ortak olabileceklerimizi birlikte yaparak birbirimize değer verdiğimizi ve birbirinin sevdiği şeyleri yapmaktan zevk aldığımızı hissettirerek dahil olarak daha uyumlu bir ebevyen ve çocuk ilişkisi içinde olabiliriz diye düşünüyorum.
Kültürel geçişlilikle ilgili olarak kendi özümüzü ,değerlerimizi, dinimizi ve dilimizi unutturmayacak şekilde hareket etmenin yanı sıra diğer her milletten, çevreden insanla irtibat halinde olmaya kah evimize davet ederek kah ufak organizasyonlarla çocukları bir araya getirerek farklı kültürlere açık olmaya gayret ediyoruz.
3 . Hayatın merkezine sadece kendi benliğini konumlandıran, başarı ve birşeylere sahip olma düşüncesiyle yaşamlarını sürdüren, ferdiyetin daha çok baskın olduğu, birlikteliğin ve istişarenin pek görülmediği modern aile yapılarına sizce ne iyi gelecek?
Eşimle birlikte evliliğin ve aile yapısının ben merkezli bir yapı olmadığını düşünüyoruz. Benliğimiz önemli evet önce kendimize değer vermeliyiz ama aile kavramı içinde birbirimizin değerlerine fikirlerine de saygı gösterip birlikte hareket etmeyi çocuklarımıza öğretmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Aile içinde illa annenin yapması gerekenler yada illa babanın yapması gerkenler diye bir ayrım olmadığına inanıyoruz. Kimi zaman akşam çayını demleyip servis eden baba olabiliyorsa kimi zaman çamaşırları makinaya atan oğlum olabiliyor. Bu süreklilik arz etmesede evde her işin birbirimize destekle işbölümü ile yapılabileceğini öğretmeye çalışıyoruz. Özel bir durum yoksa akşam yemeklerini ve hafta sonu kahvaltılarını mutlaka tüm aile birlikte yapmaya çalışıyoruz. Çocuklara aile birliği bilincini aşılamaya çalışırken ortak alınabilecek kararları ortak almaya çalışarak yada ailede anne parası yada baba parası gibi kavramların olmadığını , bir hareket edilmesi bilincini yerleştirmeye çalışıyoru
4. Son yıllarda boşanma oranında çok hızlı bir yükseliş var. Sağlıklı bir evlilik hayatı sürdürebilmek ve özellikle evlilikte denge hususunda hangi mefhumları göz önünde bulundurmalıyız?
Hiçbir evliliğin dört dörtlük sorunsuz bir evlilik olduğunu zannetmiyorum. Her evlilikte sorunlar sıkıntılar zor dönemeçler olabilir. Ama önemli olan ilk baş özsaygımızı kaybetmeden karşımızdakine de saygı ve sevgi duyarak, sorunlara senin yüzünden sen yaptın da oldu çerçevesinde değil nasıl birlikte üstesinden gelebiliriz diye bakmak gerektiğini düşünüyorum. Ve ayrıca bunların karşılıklı olmasıyla daha sağlıklı ve mutlu evlilikler olabileceğine inanıyorum.
Bana göre ilişkileri ayakta tutan saygı ve sevginin yanı sıra muhabbettir. Farklı mizaçta olan iki kişinin aynı frekansı yakalaması ve karşısındakinin diliyle konuşması çok önemli diye düşünüyorum. Gün içerisinde ne kadar yoğun olunsa da bir ufak telefon görüşmesi ile hal hatır sormaların bile muhabbeti arttıracağını düşünüyorum. Karşısındakini zamanla iyi tanıyıp eşref saatininin ve eşşek saatinin ayırımını iyi yapabilmekde önemli, hep ben yada hep sen değil herşeyde olduğu gibi sözde de denge önemli.
5. Extra var olan yükümlülüklerinizle beraber bu içsel motivasyonunuzu nasıl harekete geçirebiliyor ve başarılı tariflere imza atabiliyorsunuz?
Boş durmayı sevmiyorum bir şekilde kendimi meşgul ederek daha mutlu huzurlu ve enerjik olduğumu hissediyorum. Okuyarak sevdiğim alanlarda araştırarak sevdiklerimle sosyal olarak motive oluyorum. Hastalık ve zorluklar hepimiz için var ama elbet birgün geçeceğini her zorlukla birlikte elbet bir kolaylık olduğunu var olan bize negatif gibi görünen şeylerin aslında bizi pozitif yönde ileriye taşıdığını düşünüyorum.
Olumsuzluklara, kötü söze kötü davranışlara pek takılmamaya çalışıyorum. Hayata hep güzel pencereden bakmaya çalışıyorum.
6. Hayatta başarmak istediğiniz noktalarda sizi harekete geçiren özellikle kendi enerji kaynaklarınızı bulmaya yönelik yaptığınız çalışmalar nelerdir?
Zeki bir insan olduğumu iddia edemem ama çalışkanımdır, gayretliyimdir. Başlamak başarmanın yarısıdır derler ya hep bir gayret içindeyimdir. Sonuçta gayret bizden sonu Allah’tan. Olmadı mı olmadı üzülmem mi üzülürüm ama yapacak birşey yok bize göre değilmiş önümüzdeki maçlara bakalım diyip devam ederim.
Etrafımdaki insanların pozitif destekleri de benim için ayrıca bir motive kaynağı olur. Bankacılık dönemlerimde de sınavlara birçok kez girmiş kazanamamıştım evlendikten sonra sağolsun eşimin ve ailemin de desteğiyle motivesiyle ilk sınavda kazanmıştım. Buraya geldikten sonra pastacılık yolunda da hiçbir eğitim almadan ama çalışarak, araştırarak, öğrendiklerimi birçok kez uygulayarak güzel işlere imza attığımı düşünüyorum. Bundan sonra attığım adımlarda hep güzel şeylere vesile olur inşallah
7. Aile ve iş hayatında sağlıklı ilişkiler kurarak içsel motivasyonunu artıran kadını gelişim ve dönüşüm yolculuğunda neler bekliyor olabilir?
Gelişim ve dönüşüm yolu çok uzun bir yol bence, yolumuzda bir sürü taş olabilir önemli olan yolda taşlara takılmamak. Bizi aşağıya çekmek isteyen bir sürü şey olabilir görüp takılmamak en güzeli. Bu demek değildirki kulaklarımızı tıkayalım gözlerimizi kapayalım kendi bildiğimizi yapalım tabi ki hayır yola devam ederken sizinle aynı duygu düşünce ve bakış açısında olan insanlarla devam edip fikir alışverişinde bulunarak yola devam etmek önemli.
Çevremizdeki insanlarla sağlıklı iletişimin insan ayırt etmeden, her insanı fikri , inancı, tarafı ne olursa olsun ötekileştirmeden, dışlayıp, küçümseyip, dirsek çevirmemeye önemle dikkat etmeye çalışarak kurulabileceğine inanıyorum. Her insanla aynı frekansta olmayabiliriz yada her insanın yaşam tarzı, tavrı, düşüncesi bizimle aynı olmayabilir ama bu o kişiyi ötekileştirip ,ayıplayıp, kınayıp bunu dillendirmemizi gerektirmiyor diye düşünüyorum. Zaten belli bir süre sonra ilişkilerimizde de aynı düşünce tarzında olan insanlarla yola devam ettiğimizi farkediyoruz.
8. Berna …. Hanım bize bir gününü nasıl yaşadığını anlatabilir mi?
Sabahları genelde erken kalkmayı severim , 5.30 gibi ayaktayımdır. Eğer yetişebileceğimi düşünürsem sabah okuması yapmayı severim okumak için vaktim yoksa sabah kahvaltısı hazırlığı sırasında yada gün içinde kitap okumalarını dinlemeyi severim. Kahvaltı hazırlıkları lunch hazırlıkları vs den sonra 7.15 gibi evden çıkmış oluruz. Çocukları bıraktıktan sonra dersim varsa derse geçerim yoksa eve dönüp biraz kitap okuyup, sosyal medyada biraz vakit geçirip ev işleri mutfak işleriyle meşgul olurum. Eğer siparişim varsa siparişlerimi hazırlarım yoksa sınav için ders çalışırım. Vaktim oldukça sevdiğim arkadaşlarımla bir araya gelmeye çalışırım. Saat 2 den sonra çocukları almak için çıkar 5 gibi eve dönerim akşam yemeği faslı çocukların ödevleri oyun oynama onların kitap okuma fasılları ve onların uykuya geçişleri sonrası ya birşeyler seyredip yada okuyarak günü bitirmiş oluruz.
9. Yurtdışına çıkmış, yeni hayatına adapte olmaya çalışan ebeveynlere bu yollardan geçmiş biri olarak tavsiyeleriniz neler olurdu?
Yurt dışı çıkış süreci bizim için bir şans oldu eşim ve benim de düzenli bir işimiz ve hayatımız vardı. Greencard’ın çıkmasıyla birlikte kimilerinin tabiriyle gemileri yakıp buraya geldik. Gelişimizin üzerinden zorluklarla güzelliklerle birlikte 7 yıl geçti yalnızlık, adaptasyon zor oldu ama hala iyi ki gelmişiz diyorum. Yurt dışı benim bakış açımı genişletti bana çok şeyler kattı. Yeni gelecek olanlara tavsiyem ümitsizliğe kapılmasınlar küçük büyük mutlaka bir iş bulurlar her şey zamanla olur, sabırlı olsunlar, dışarı çıksınlar , çocuklarının arkadaşlarının aileleriyle tanışıp görüşmeye çalışsınlar, kendilerini meşgul edecek birşeyler mutlaka bulsunlar , ilk işleri ehliyet almak olsun, kütüphanelere gitsinler, dil kursuna gitsinler maddi açıdan sıkıntıları varsa etraflarındaki church’leri araştırsınlar ücretsiz dil kursları olabiliyor oralara gitsinler. Dillerini geliştirmek için çizgi film seyretsinler. İnsan içine karışsınlar burada dünyanın dört bir yanından insan var ve bizler gibi yeni gelenler de var anlaşamam yapamam diye tereddüt etmesinler, yeniliklere yeni insanlara açık olsunlar. İlk başlarda alışıp öğrenene kadar çok sık Türklerle biraraya gelinilebilir ama daha sonra dil gelişimi için Türklerle çok sık bir araya gelmesinler. Başka milletlerden kültürlerden de arkadaş grubu oluşturabilirsiniz.
Güler yüzlü, pozitif,çalışkan, üretken ,umutlu ve her daim tevekkül içinde olsunlar önyargılı olmasınlar eğer buraya gelmişseniz vardır bir hikmeti diyip güzel tarafından baksınlar. Allah herkesin yolunu açık etsin gönlüne göre versin