1. Yazar, editör, blogger kimliklerinizin yanı sıra sizi  bir ebeveyn olarak da tanımak isteriz. Bir yandan bu güzel işleri yapmak, bir diğer yandan annelik vasfınızı nasıl dengede tutabiliyorsunuz?

Dengede kalmak, ruhun da en büyük ilacı. Keşke hep öyle olsak ama anneler olarak terazimizin dengesi sıklıkla bozuluyor. Özellikle yurtdışında anne olmak ekstra efor gerektiriyor. Ev ve çocuklarla ilgili birçok sorumluluk annenin üstünde. Ve anneler, farklı bir kültürde var olma mücadelesi verirken, diğer yandan yılmadan ailesi için ayakta durmaya çalışıyor. Ben kendim için birşeyler üretirken, annelik kimliğimi de beslediğimi farkediyorum. Terazim şaştığında ise çocuklarımın gözlerinin içine bakıyorum. O kadar masumlar ki.. Çocuklar elimizde, evimizde birer emanet ve şekil verilecek birer hamur. Gelecekteki birçok başarı ve duygu durumlarının temelinde olduğumuzun farkındayız eşimle. Bu farkındalıkla her şeyin önünde tutuyoruz onları ve her konuda paslaşıyoruz. Birimizin yorulduğu yerde konuyu diğeri devralıyor. Yani aslında dengede kalabilmek için çabalayan annelerden bir anneyim:)

2. Çağın sürati, değişkenliği, kültürel geçişlilikte genel ve hızlı bir süreç yaşıyoruz. Yeniliğe adapte olmakta zorlanan ya da bu duruma hazırlıklı olmayan ebeveynlerin uyum sağlayabilmesi nasıl mümkün olabilir?

Ayşe Altunköprü

Ayşe Altunköprü

Uyum sağlamak; öncelike dil öğrenmek ve hem kendi çağını hem gelecek çağı okumakla mümkün sanırım. Müneccim değiliz ki geleceği okuyalım ama basiretli olabiliriz. Günümüz çocukları çok hızlı bir çağa doğuyor ve bizden daha iyi olacakları kesin. Onlara ulaşmak mümkün değil ama ne kadar yetişebilirsek o kadar kâr. Peki neden yetişmeliyiz derseniz, iyi insan olmayı becermek cidden kolay değil. Ve bu çağda iyi çocuk yetiştirmek de ipte cambaz olmak gibi ince bir çizgide. Tarafını seç:) Onları ve aile yapısını bekleyen yenilikler ve tehlikeler her yıl değişiyor. Uyanık olmalı. Çocuklarla olabildiğince iletişim halinde olmak ve sevgiyle birlikte kaliteli/mutlu vakit geçirmek, onların dünyasını da tanımayı sağlar diye düşünüyorum. Hem koşulsuz sevgiye hangimizin ihtiyacı yok ki?

3. Hayatın merkezine sadece kendi benliğini konumlandıran, başarı ve birşeylere sahip olma düşüncesiyle yaşamlarını sürdüren, ferdiyetin daha çok baskın olduğu, birlikteliğin ve istişarenin pek görülmediği modern aile yapılarına sizce ne iyi gelecek?

Aslında ferdiyetin çekirdek aile için önemli olduğunu düşünüyorum. Son yıllarda kendi kendime terapi yöntemleri deniyorum. Gurbette yalnız olmanın böyle de bir avantajı var. Çok uyarıcı sebep olmayınca kendinle baş başa kalıyorsun. Ben buna kaliteli ve değerli yalnızlık diyorum:) Kendimle ilgili birçok ihmal ettiğim yönlerimi keşfettim. Ve ihmal edilmiş, bu farketmediğim yönlerimin çocuklarıma olumsuz yansımalarını gördüm. O yönlerimi kimseden ihtiyaç duymadan kendim iyileştiriyorum. Her insanın kırılmış, körelmiş yönleri vardır. Farkedilir değişim başlıyor. O yüzden “kendini bilmek” ifadesini önemsiyorum. Bu da bireysel olarak kişinin daha çok içsel okuma yapmasıyla mümkün. Kendini bilen Rabbini bilir, Rabbini “gerçekten” bilenler de iyi çocuk yetiştirir. O yüzden bencilliğe kaymayan ferdiyet zaman zaman iyidir zannımca:)

4. Son yıllarda boşanma oranında çok hızlı bir yükseliş var. Sağlıklı bir evlilik hayatı sürdürebilmek ve özellikle evlilikte denge hususunda hangi mefhumları göz önünde bulundurmalıyız?

Her çağın kabullenilmiş gerçekleri vardır. Boşanma da bu çağın gerçeklerinden. Cidden anlaşamayan, tartışması çocukları derinden etkileyen ve yıllara yayılmış bir geçimsizlikle devam eden evliliklerin bitmesi daha hayırlı bence. Çocuk en az hasarla nasıl atlatacaksa, süreç öyle olmalı. Benim bu tür evliliklerde gördüğüm temel eksiklik: iletişim problemi. Bazı kadınlar çok beklentili bazı erkekler duyarsız. Kimseyi değiştirmeye çalışmadan kabullenmeli ve her insan eşine kendi aynası gibi bakmalı. “Eşim benim hangi yönümü tamamlıyor ya da bu hoşuma gitmeyen tavrıyla bana ne anlatmak istiyor, görmediğim hangi yönümü bana gösteriyor” deyince tartışmaların rengi değişiyor. Ben hayatta şu gerçeği kabul ettim: kimseyi değiştiremem ama bakış açımı değiştirebilirim. Ben değişirsem dünyam da değişir. Ve ben öncelikle kendi dünyamdan mesulüm. Bir süre sonra dünyası güzelleşen insanın çevresine de yansıyor bu güzellik.

5. Harika bir instagram sayfanız var. Extra var olan yükümlülüklerinizle beraber bu içsel motivasyonunuzu nasıl harekete geçirebiliyor ve aktif halde üretmeye devam edebiliyorsunuz?

Ben yazmayı hep severdim. Öyle de bir meslek seçtim. Her insan her olay bir hikaye. Böyle bir bakış açım var. Bu da üretmeye teşvik ediyor. Yurtdışına gelince, başkalarının da katkı sağladığı ve bana da faydası olacak, bilgi veren bir hesap açmak istedim. Sosyal medya çağından soyutlanmak imkansız. Kendimce güzel, samimi bir takipçi çevrem var. Son zamanlarda benzer hesaplar çıktığı için az yazıyorum. Daha güzel iş çıkaranlar var. Zaten başta da kelebek etkisi demiştim. Postlarımdan ilham alıp seminer verenler de oldu. Ne mutlu. Ben artık kendime has daha bireysel düşüncelerimi ve göçmenlerin karşılaşması muhtemel sıkıntıları ya da güzellikleri yazıyorum. Bazı yazdıklarımdan hoşlanmayalar da oluyor. Eleştiriye açığım ama saygısızlığa, kabalığa ve sadece kendi fikirleri doğruymuş gibi yaklaşanlara müsamaham yok. Bu mecranın hem gücünün hem de geçiciliğinin farkındayım.

6. Hayatta başarmak istediğiniz noktalarda sizi harekete geçiren özellikle kendi enerji kaynaklarınızı bulmaya yönelik yaptığınız çalışmalar nelerdir?

Daha önceleri kendi enerjimin kaynağını bulma kabiliyetim yoktu. Sanki hep birşey başarmak zorunda hissederdim. Sanki o zaman mutlu olurdum. Son iki yıldır kendi içimde bireysel yolcuğumla meşgulüm. Kendimle uğraşıyorum:) Ve ruhun bilgeliğini hissediyorum. Bir yarayı nasıl iyileştiriyorsa vücut, duyguları da iyileştiriyor. Yani enerjinin de mutluluğun da temeli kendi özümüzde. Ne ararsan kendi içinde. Boşuna “bir ben var benden içeru” dememiş Yunus. “Semavat ve yere sığmadım, mümin kulumun kalbine sığdım” diyorsa Yaradan, kimseden medet beklemeye gerek yok. İçine bak, orayı zenginleştir. Kaynak orası. Ve oku oku oku…

7. Aile ve iş hayatında sağlıklı ilişkiler kurarak içsel motivasyonunu artıran kadını gelişim ve dönüşüm yolculuğunda neler bekliyor olabilir?

Gelişim ve dönüşüm için öncelikle değişime hazır olmalı insan. Değişmeden gelişim de olmaz dönüşüm de. Değişime açıksanız, konfor alanından çıkmışsınız demektir. Tanıştığınız ve iletişimde olduğunuz farklılıklar, hem yeni şeyler öğretir hem de içsel motivasyonunuzu yükseltir. Bu yolculukta kadınları bekleyen şey ise özgüven ve kendini ifade etme yeteneğidir👍🏼

8. Bir Amerika Günlüğü instagram hesabının sahibi Ayşe Altunköprü Hanım bize bir gününü nasıl yaşadığını anlatabilir mi?

Eğer haftamı planlamazsam her günüm aynı geçiyor. Haftalık kimlerle görüşeceğimi, çocuklar için ne tür etkinliklere gideceğimi planlamazsam o hafta çok verimsiz oluyor. Bu yüzden her gün farklı bir gündür benim için. Ve daha çok çocuklarımı sosyalleştirmek için vakit ayırıyorum. Aman o kursa bu kursa gitsin diye bir çabam yok. Nerede mutlularsa. Bazen evde sıkılmalarına da izin veriyorum. Kütüphane olmazsa olmaz bizim için. Kitaplarla haşır neşir olmalarını çok önemsiyorum. Oyun gruplarımız var. Yaşlarına uygun aktivitelere katılıyoruz. Ama bazen bakıyorum o kadar etkinliğin içinde en çok dış ortamdaki parklarda mutlular. O zaman hava iyi oldukça bol bol park. Oğlum kindergarten’a gidiyor. Ben günlük oğlumun okuma yazma dersleriyle, eşim de matematik dersiyle ilgileniyor. Bu yıl kızım küçük olduğu için PTO’ya çok dahil olamadım ama seneye daha aktif olmayı planlıyorum. Bunların dışında kitap editörlüğü yapıyorum. Basılmamış çocuk kitaplarım var:) Örgü ördüğüm ve kitap tartıştığımız, kimiyle ayda bir görüştüğümüz gruplarım var. Online eğitimlerim var. İlm-i sima yeni hobim şu sıralar. Ayrıca boş zamanlarımda kaligrafi ve amigurumi yapıyorum. Kalimba çalıyordum ama onu çocuklar biraz daha büyüyene kadar erteledim:)

9. Yurtdışına çıkmış, yeni hayatına adapte olmaya çalışan ebeveynlere bu yollardan geçmiş biri olarak tavsiyeleriniz neler olurdu?

Çocuklar annelerinin dış ortamda özellikle yabancılarla iletişimini gözlemliyor. Selamlaşmanızdan tutun, öğretmeniyle, komşunuzla ilişkinize kadar.. Çocuklar yabancı dilde iletişim kuran ebeveynlerle içten içe gurur duyar. Nasıl insan çocuğunu elinde olmadan yaşıtlarıyla kıyaslar, onlar da ebeveynini başkalarıyla kıyaslar ama söylemez. Çocukların yanında şikayetlenmemeli, bu ülkenin güzel yönlerini görüp dile getirmeli. Burayı seven, köklenen çocukların kabiliyetleri mutlulukla inkişaf eder. Onlara güzel anılar biriktirmek için ağzımızdan çıkan sözlerin tesirini unutmayalım. Yetişkinlerin adaptasyonu sosyal ortamlara girmekle mümkün oluyor. Yabancı arkadaşlar edinmek, ailecek entegrasyona katkı sağlar. Komşular, okul ya da kurs arkadaşlarıyla kalıcı dostluklar oluşturmalı. Ama fıtri davranarak. Bir milleti ya da dini temsil etme şuurundan ziyade, samimiyet odaklı fıtri gelişen dostlukların kalıcı olduğunu düşünüyorum. Çünkü herkes kendinden sorumlu ve kendini temsil eder. Diğer türlü bir maskenin altında, samimiyetten uzak geçici arkadaşlıklar oluyor. Bu da kişiyi buraya ait hissettirmiyor.